Kızıl Bayrak'tan...
Gazetemizin yayına hazırlandığı saatlerde, günler boyunca sahnelediği ikiyüzlülük oyununu sona erdiren AKP hükümeti, emperyalist saldırganlığın suç ortağı olduğunu ilan etti. Bunun için uşaklığı o kadar ileri götürdü ki meclisten tezkerenin çıkmasını dahi beklemedi. Öyle ki tezkere henüz meclisten geçmeden, savaş gemileri Libya'ya doğru hareket ediyordu.
Tümüyle emperyalistlerin gerici sefil çıkarları uğruna gerçekleştirilen bu saldırganlığa ortak olma sorumluluğunu taşıyan ülke yönetenlerinin bu tutumuna karşı mücadeleyi yükseltmek acil bir görevdir. Şu durumda mücadele henüz ileri bir düzey kazanmamış olsa da, ortadaki tablo güçlü ve kararlı bir ileri çıkışla bu zayıflığı gidermek için uyarıcı olmalıdır.
Sözkonusu olan emekçi halkların hayatına ve geleceğine yönelik bir büyük saldırganlık girişimidir. Emekçi halk isyanlarıyla düzenleri sarsılan emperyalistlerle işbirlikçileri kendi çocukları olan Kaddafi'nin zorbalığını bahane ederek inisiyatifi yeniden ele almak istiyorlar. Böylelikle Libya üzerinden emekçi halk isyanlarının dalgasını göğüslemek istiyorlar. Bunun için de en az ülkedeki işbirlikçileri kadar mide bulandırıcı bir ikiyüzlülüğe başvuruyorlar. Libya'daki şiddeti saldırı bahanesi yaparken, çıkarlarını tehdit ettiği ölçüde Yemen ve Bahreyn'deki halk isyanlarını bizzat vahşice bastırıyorlar.
İşte bunun için emperyalist saldırganlığa ve suç ortaklığına karşı mücadeleyi büyütmek günün en acil görevidir. Emperyalist haydutlarla maşalarını bölgemizden süpürüp atmak için mücadeleyi büyütmeliyiz.
***
Dışarıda emperyalistlerin hesabına maşalığa soyunan Amerikan uşakları, içeride de baskı ve terörün dozunu arttırıyorlar. Şu saatlerde gelen bir bilgiye göre polis güçleri Batman'da Kürt halkının açtığı çadıra saldırdı. Kürt halkının hak ve özgürlük talepleri için onbinlerle kurduğu çadırı, bir sabah operasyonuyla dağıttılar. Daha önce de diğer başka bazı yerlerde de benzer saldırılar gerçekleştirilmişti.
Bu son örnek dahi dışarıda emperyalist bir saldırının ortağı olanların içeride ileri-devrimci güçlere ve işçi-emekçilere yönelik zorbalığın dozunu arttıracağının yeni bir kanıtıdır. Bu saldırganlığın ayrıca, halihazırda adım adım grev pankartlarını asan metal işçilerinin grevini yasaklamaya kadar varabileceğini de unutmamak gerekir. Bu bir varsayım olsa dahi bu tür dönemlerde bu yöntemlere başvurmanın kural haline getirildiğini de ifade edelim.
İşte tüm bunlar ayrıca, içerisinde bulunduğumuz dönemin olağanüstü niteliğini kavramak bakımından uyarıcı olmalıdır. Dolayısıyla da bu bilinç ve ruhla her bakımdan uyanık ve çetin mücadelelere hazır olmak durumundayız.
|